ziyaretci sayacı


Aktif :
Bugün :
Toplam :
İkinci Mektup

Abdulkadir Geylani (K.S.) Hazretlerinden Mektuplar - İkinci Mektup

Evlatlarım,


Bu mektup, sana daha başka şeyler anlatacak... Seni amele ve cihada teşvik edecek... Oku, anla ve gereğim yapmaya gayret et... Talib ol... Günleri boşa geçirme... Daima, aradığın bir şey olsun... Talep eden mutlaka bulur... Ama yola çıkıp aramak gerek... Talep etmek gerek:
- "O kimseler ki, uğrumuzda cihad ederler." (29/69)

Mealindeki Ayet-i Kerimenin potasında eritmeye bak... Sanır mısın ki; eline çalışmadan bir şeyler geçer... Ahlakî bir disiplin yolunu tutmadan, aradığını bulmaya nasıl kalkarsın ve nasıl ermeyi düşünürsün... Talib olacaksın; fakat bu talep işinde pek fazla ileri de gitmeyeceksin... Çünkü aşırı talepler çoğu zaman karşılıksız kalır... Bilhassa Hak Teâlâ’yı talep işinde dikkatli olmalısın... Onun çizdiği hududu aşmaya kalkmayasın... Sonra aradığını bulamayacağın gibi; elde ettiklerini de kaybedersin.
- "Bilhassa zat-ı ilahî için;
- "Allah, zatı için; dikkatinizi çeker..." (3/28)

Buyurularken; zat ı ilahi hakkında ulu orta laf etmemeyi ve ona dair fikir serdetmeye girişmemeyi emreder. İşte talep sınırını burada çizmen gerek... Oraya varmak için yoluna devam et... Fakat ondan sonrası için, bir talebin olmasın... Sadece bekle... Yol açılırsa, yürü... Yoksa yine bekle... Yine bekle... Ama bu bekleyiş seni usandırmasın... îçten talebini devam ettirir. Fakat anlatılan şekilde olsun... Öyle olursa talebin halis olur... 
Talep gümüşün kendiliğinden erir ve ona;
- "Yollarımızı onlara açarız..." (29/ 69)

Müjdesi gereğince padişahın tuğrası vurulur... Bu tuğra; ancak talebini anlatılan şekilde devam ettirenleredir. Onlara katılmak ve onlar gibi talih olmak ve bu tuğrayı almak ne saadet... Bu saadete eren talibin talebi kıymet bulur... Dünyalık mallar, onun karşısında değersizdir. Onu satacak pazar bulunmaz... Ancak onun, değeri bulunup satılacağı pazar, şu pazardır:
- "Allah müminlerle alış veriş yaptı. Nefislerim aldı... Mallarım aldı... Ve... Bu aldıklarına karşılık, cenneti verdi..."(9/111)

Bu pazarda talep asıl değerini bulur. Talep gider karşılığında büyük bir meblağ gelir... Artık bu meblağ o talibin bir sermayesi olur... Anlatılanları yaparsan, sen de o sermayeyi bulursun. Yolun inşallah Hak yolu olur... Ve :
- "Ayık olunuz. Halis din Allah'a tapanlara..." (39/3)

Meali taşıyan Ayet-i Kerimenin manasını artık anlarsın... Halis olmaya bak. Her elde edeceğin iyi şey, mutlaka ihlâsla olacaktır; iyi bilesin... Şunu da unutma ki, gerçekten ihlâs sahiplerini azim tehlikeler bekler. Onları kolay atlatmak, bu yolun yolcusunda bulunması gereken aşka bağlıdır... Sen de, bu yolda aşka dalarsan, bu ihlâs sahiplerini bekleyen tehlikelerin sırrı sana çözülür... Önünde çözülür; seyredersin... Aşkı bul, şevk ehli ol... İhlâsı bul... 
Bunları bulduğun zaman: 
- "Allah, sinesini ÎSLAM’ a, açtığı kimseyi mi soruyorsun... O, Rabbinden gelen nurla yoluna devam eder..." (39/22)

Ayet-i Kerimesinde belirtilen ihsan kucağı sana da açılır... Zikri geçen Ayet-i Kerimenin nuru yolunu aydınlatır... Sen aşkı ve şevki bulmaya bak... Bunları bulduktan sonra, sana ne ihsanlar gelir; ne ihsanlar. Rabbimiz kerem sahibidir; sineni açar ve:
- "Bana dua ediniz; duanızı lehinize olacak bir şekilde kabul ederim..." (40/ 60)

Ayet-i Celilesi gereğince kalbini harekete getirir... Ona, yani Allah-ü Teâlâ'-ya bol dua etmeye, yalvarmaya, yakarmaya başlarsın... Bu yalvarma ve yakarmanın karşılığım da mutlaka alırsın. En mühimi ilahî lütuf ve keremi bulmaktır... Onu bulduktan sonra manevi derecen yükselir... Dünyanın maddî ve fani şeyleri, gözünden ve gönlünden düşer... Hakikati artık anlamış ve bilmiş olursun... Böyle olduktan sonra, anladığım ve bildiğini başkalarına da anlatman gerekli olur. Bir nevi irşat makamına geçersin...
O zaman sana:
- "Söyle..." (4/77)

Denir... Söyle yalan mı? Bu emir karşısında titremeye başlarsın... Fakat tehdit olmadığını anlar; sakinleşirsin... 
Ancak kendinde pek konuşacak takat bulamaz bir halde iken :
- "Dünyanın metal azdır..." (4/77)

Fermanı imdadına yetişir... Zaten kal binden silinen fani şeyler, biraz daha silinir... İyice, kökü kazınır... Artık bu fani şeylerin değil, ötelerin yücelerin malı olursun... 
Fakat onun için bir işaret göremeyince üzülürken, yine sana kerem dili çözülür ve :
- "Ahir etinki elbette hayırlıdır..." (4/77)

Cümle-i celilesi ile gönlünü açar... Böylece, fani şeyleri kalbinden attıktan sonra, oraya neyin dolacağım anlamış olursun... Bu iş lafla olmaz ki, bu da ayrı bir hakikattir. Elbette, kalbiden dünyanın gidip, yerine ahretin gelişi; zahirde bilinen geliş gidişler gibi görünmez... O bir haldir... 
Halin de ancak zahirde alametleri vardır. îşte sen de bu alametleri araştırırken :
- "Bu. İtti k a sahiplenme olacaktır..." (4/77)

Cümlesi bir kurtarıcı gibi karşına çıkar... 
Kendi kendine:
- Demek ki, dünya metaını az gören, ahreti ondan üstün ve hayırlı bulan zatlar, ittika sahibi olan zatlarmış... Dersin...

İşin hakikatini anlamış olursun artık... Dünya sevgisini! Ebedî kalbinden atar; yerine ahiret sevgisin! Koyarsın. . Bu sevgiyi muhafaza için de; itti kayı kalb kapına bekçi yaparsın^ Sonra:- Allah ı m, beni ittik adan ayırma... Dünya hırsı kalbime girmesin... Diyerekten de yalvarırsın... Ve her daima ittika halini gözetmeye başlarsın... îttika halinin devamını gördükçe, duanın da kabul olduğunu anlarsın... Ve... Sevinirsin... Ve... Bilirsin ki, yapılan dualara mutlaka icabet olunur... Ne var ki, herkese bilinen yoldan icabet olmaz... Ancak; içini temizleyenler, özünü Hakka yakın edenler duanın ne şekilde ve ne zaman kabul olduğunu anlar... Misal olaraktan kendi halini ele alabilirsin... Artık sana bir başka rüzgârlar esme-ye başlar. Ne yandan bilir misin? "Biz ona şah damarından daha yakınız..." (50/16)Canibinden... Bu rüzgârın estiğini duyan kalp ağacının dalları oynamaya başlar... O rüzgârlar estikçe, yaprakları birbirine değer ve tatlı, tatlı nağmeler çıkarır. .Belki de o yaprakların işe yaramayanı yavaş, yavaş, ahenkli bir şekilde dökülmeye başlar ki; o zaman, senin için bir sonbahar havası esiyor demektir. Bu hal âleminde, artık ilkbaharla karışık bir güz başlamış demektir. Orası; yazı güzüne, güzü yazma karışık bir âlemdir... Çok hizmetli işlerin olduğu bir bahçedir... Sakın onlara dalıp yolundan olma... Hiç biriyle ilgilenme:
- "Allah, de; öteyi bırak..." (6/91) 

Sen böyle diyebildiğin an, rüzgârlar sert esmeye başlar ve seni fani eşyadan soyar... Ağyardan ayırır... Orası bir başka âlemdir... Ve orada:
- "Allah'dan başka bir ilah çağırmaya kalkma!" (28/88)

Emrinden başka bir emrin gereği yapılamaz... Orası ne daimî bir ilkbahardır; ne de sonbahar. Orası; an ve an tecellilerle değişen bir havaya sahiptir... Herkes kabiliyetine göre bir hava teneffüs eder; kimi ilkbahar, kimi de sonbahar... Kimi de kış... Şayet sen, benliğini yitirir, senliğini! Bulursan, daima bir ilkbahar havası teneffüs edersin... Sakın; bu havayı herkesin teneffüs edeceğini! Sanmayasın... O hava, yalnız:
- "Onlara, ta ezelden katımızda iyilikler yazılmıştır..." (21/101)

Cümlesinin tefsirinde kimlikleri gizli zatlara mahsustur... Bu Ayet-i Kerime, aynı zamanda kendini bilenlere bir müjdedir... Sakın; kendi kendine, benim de nasibim var mı yok mu diye üzülme... Lüzumsuz ve faydasız yollar aramaya kalkma... Hemen kendini ölçüye vur; Hak yolunda devamlıysan nasibin var demektir... Şayet nasibin yoksa aramak da aklına gelmez; sormak da... O istidada sahip olduğunu anladıktan sonra, beklemeyi öğren... O beklediğin âlemde, ilahî ve Kutsi bir rahmet yağmuruna tutulursan, sakın; usanıp kaçmayasın... Islansan da, çevren göl de olsa kaçma... Dur ve bekle... Çünkü o; dilediği zaman :
- "Kimi arzu ediyorsa onu zatına seçer..." (-12/13)

Şunu da aklıda tut ki, seçmeden evvel dener. Başarı kazandığın takdirde, ilahî kudret bir bulut şeklinde seni sarar; ötelere... Çok ötelere... Ötelerin de ötesine çeker götürür... Düşün bir kere içinde bulunduğun âlemin güzelliğini... İlkbahar... Feyiz bulutları... Ve nihayet fazilet yağmuru... Bunların hepsi senin özünde olmakta ve senin için olmaktadır... Nerede cereyan ediyor bu işler, biliyor musun?- Kalbinde... Dersek hiç şaşma... Çünkü sen, yalnız kalbinden ibaret sin... Sakın kalb denince, maddi hayatın devamına sebep olan, sinendeki o et parçasını hemen aklına getirme... Bizim anlatmak istediğimiz kalb, bir başka kalbdir... Yeri gelince onu da uzun, uzun anlatacağız... Asıl bizim anlattığımız kalb, sana:- insan... Dedirten kaibdir... Ve sana:- Âdem... Dedirten kalbdir... 
- "Biz ona katımızdan ilim öğrettik..." (18/65)


Artık haller halim buldun... Ağaçların yeşillenmeye ve dal budak salmaya başlar... Bunların vereceği yemiş, sadece içinde kalmaz... Çünkü sen cimri olamazsın... Sen o kimselerdensin ki; onlar hakkında Allah-ü Teâlâ’nın:
- '"Muhakkak Allah'ın rahmeti, dış âleme Muhsinlerden gelir..." (7/56)

Ayetiyle anlattığı Muhsinler safındasın... Bu halleri yaşadıktan sonra, kendini bir sır âleminde bil... Oranın uçsuz, bucaksız vadileri ve akar ırmakları var... Vuslat pınarları orada çok tatlı akar... Bu âlemde olduğun için nasıl olsa her zaman içerim, diye bir düşünceye kapılma... Çünkü oradan:
- "Öyle bir göze ki... Yakınlığı kazananlar, yani MUKARREBUN olanlar içer..." (83/28).

Başkaları içemez... Sen de içmek diliyorsan, MUKARREBUN zümresinden olmaya bak... Anlatılan halleri elde etmek için; biraz gözyaşı akıtmak icap eder... Yalvarmak, yakarmak gerekir... Hatalar, için istiğfar etmek ise, baş şarttır; bilmek gerekir... Bunlar birer ilahî hibedir... O hibeye ehil olmak için, gözyaşlarıyla, sineyi pak etmekten gayri çare yoktur... Sakın yaptığın ibadetine, falan da güvenme... Çünkü bu:
- "Allah'ın fazlıdır; dilediğine ihsan eyler..." (5/54)

Ben hak kazandım; verilmemesi zulümdür. Gibi yersiz bir laf etmeye kalkanlar, hava alır. Hele bu âleme kadar gelenler... Böyle bir şeyi düşündüler mi, derhal kapı dışarı edilirler... Allah saklasın... Allah’ın o fazlına erenlere müjdeler olsun... Mübarek olsun halleri... Çünkü on l ara:
- "Korkmayınız... Artık mahzun da olmayınız... Size müjdeler olsun... İşte size vaat olunduğunuz cennet..." (41/30) 

Duyurulan, ilahî bir fermandır... Artık, geçmiş geçip gitti. Gelecek şimdiki hallerinden daha iyi olacak... Niçin daha iyi olmasın ki:
- "Allah onlardan razı; onlar da Allah'tan razı ve memnun..." (5/119)

Beraatını aldıktan sonra... Peşinden şu emir:
- "Yiyiniz, içiniz... Hem de rahat... Rahat... Bunlar amellerinize karşı mükâfattır..." (52/19)

Bu nimetler daha bu âlemde iken kazanılır... Allah'a yalvaralım; bize de nasip eylesin... Allah ı m, bize de nasip eyle.  Âmin...

 

MEKTUBAT-I GEYLANİ   /  2 MEKTUP / SEYYİD ABDULKADİR GEYLANİ K.S. - Hazırlayan: İrfan Meclisi

Seyyid Muhammed Karamani ks Kimdir?
Hava Durumu
Ziyaretçilerimizden Gelen Mesajlar
Kayıtlı Video Bulunmamaktadır.
tarih
Hakkımızda

Hakkımızda
Misyon
Vizyon
İletişim

Telefon : 05446885258

Adres : İmaret Mah. 154. Sokak 7/1 Merkez KARAMAN
© Copyright 2012 Her Hakkı Saklıdır
Proteks Bilisim Teknolojileri
Aktif :
Bugün :
Toplam :